Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi, Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı ve Yaralamalı Trafik Kazası Tazminatı için yasal dayanak oluşturmaktadır. Bizim amacımız, kazaya uğrayanların veya yakınlarının haklarını bilmelerini sağlamaktır. Tazminat talep etmek için iki yıllık bir zaman sınırı bulunmaktadır. Bu süreçte maddi ve manevi zararlarınızın karşılanabileceğini bilmeniz önemlidir.
Trafik kazası nedeniyle tazminat davası, bir trafik kazasında zarar gören kişinin, kazaya sebep olan veya sorumlu tutulan taraftan maddi ve/veya manevi zararlarının karşılanmasını talep ettiği hukuki süreçtir. Bu davada, kaza sonucu ortaya çıkan araç hasarı, tedavi masrafları, gelir kaybı, sakatlık ya da ölüm gibi zararlar için tazminat istenmektedir. Amaç, zarar görenin yaşadığı maddi kayıpların ve mağduriyetin telafi edilmesidir.
Dava sürecinde zarar gören kişi, kaza tutanağı, sağlık raporları, eksper raporları ve diğer delillerle zararın ispatını yapmaktadır. Mahkeme, tarafların sunduğu belgeleri değerlendirerek kusur oranlarına göre tazminat miktarını belirlemektedir. Trafik kazası tazminat davaları, kusur, zarar türü ve sigorta poliçeleri gibi unsurlara bağlı olarak farklı şekillerde sonuçlanabilmektedir. Hak kaybı yaşanmaması için hukuki destek almak önemlidir.
Trafik kazası tazminatı davaları, kazadan sorumlu olan tüm taraflara karşı açılabilmektedir. Borçlar Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu, kimlerin sorumlu tutulabileceğini açıkça belirtmiştir. Kazaya neden olan subjektif ve objektif kusuru bulunan kişi ve kurumlardan tazminat talep edilebilmektedir.
Kazaya sebebiyet veren kişilere doğrudan dava açılabilmektedir. Bununla birlikte, Karayolları Trafik Kanunu'nun 88. maddesi ve Türk Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kazaya sebebiyet veren kişiler birden fazla ise, bu kişiler müteselsilen sorumludur. Bu sebeple, ortaya çıkan zarar hepsinden talep edilebilmektedir. Bu ilke, zarar görenin zararının en hızlı şekilde karşılanmasını amaçlamaktadır.
Yaralamalı ve ölümlü trafik kazası tazminatlarında sigorta şirketi, yalnızca poliçede belirtilen limitler dahilinde sorumludur. Bu limiti aşan talepler ile manevi tazminat gibi poliçe kapsamı dışındaki zararlar, kusurlu sürücü, araç sahibi veya işleten kişiden talep edilebilmektedir. Ölümlü kazalarda, tahsil kabiliyeti yüksek olduğu için genellikle sigorta şirketine karşı dava açılmaktadır. Manevi tazminatlar için ayrıca diğer sorumlulara dava açılması gerekmektedir. Kiralık araçların karıştığı kazalarda ise, uzun süreli kiralama varsa araç sahibinin sorumluluğu ortadan kalkabilmektedir. Kiracı işleten olarak sorumlu tutulmaktadır.
Trafik kazası tazminatı davalarında, davanın tarafları kazanın sonucuna ve hukuki duruma göre çeşitlilik göstermektedir. Bu davaların kimler tarafından kimlere karşı açılabileceği, Türk Borçlar Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu'nda açıkça düzenlenmiştir.
Trafik kazası tazminatı davalarında davacı sıfatını taşıyabilecek kişiler, meydana gelen kazanın türüne göre değişiklik göstermektedir:
Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı davalarında davalı konumunda olabilecek taraflar şunlardır:
Araç işleten kavramı yalnızca araç sahibiyle sınırlı olmayıp, aracı fiilen kullanan ve tehlikesi kendisine ait olan kişiler de işleten sayılabilmektedir. Yaralamalı trafik kazalarında kazaya sebep olan birden fazla kişi varsa, bu kişiler müteselsilen sorumlu olup, zarar gören tazminat talebini hepsinden birden isteyebilmektedir. Ayrıca, bazı durumlarda Güvence Hesabı da sorumlu tutulabilmektedir. Özellikle failin belirlenememesi, çalıntı araçla yapılan kazalar, sigortasız araçlar ya da sigorta şirketinin iflası gibi hallerde zarar görenler Güvence Hesabı’na başvurabilmektedir. Gerekirse dava açabilmektedir.
Trafik kazası tazminatı davalarında başvurulacak mahkeme, davanın niteliğine ve tarafların durumuna göre değişmektedir. Yetkili mahkeme davaya hangi yerdeki mahkemenin bakacağını, görevli mahkeme ise hangi tür mahkemenin davayı göreceğini ifade etmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve Karayolları Trafik Kanunu (KTK) bu konuda ayrıntılı düzenlemeler içermektedir.
Trafik kazası tazminatı davalarında birden fazla yetkili mahkeme bulunmaktadır. Davacı, bu mahkemelerden herhangi birini seçme hakkına sahiptir. HMK'nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme davalının ikametgahı mahkemesidir. Örneğin, İzmir'de ikamet eden bir sürücüye karşı dava, İzmir mahkemelerinde açılabilmektedir.
Davalı birden fazla ise, HMK'nın 7. maddesi uyarınca davalılardan herhangi birinin ikametgahı mahkemesinde tüm sorumlulara karşı dava açılabilmektedir. Örneğin, İstanbul-Bakırköy'de meydana gelen kazada kusurlu sürücünün ikametgahı İstanbul-Büyükçekmece, araç sahibinin ikametgahı ise İstanbul-Şişli ise, dava hem Bakırköy hem de Şişli'de açılabilmektedir.
Trafik kazaları haksız fiil niteliğinde olduğundan, HMK'nın 16. maddesine göre aşağıdaki yerler de yetkili mahkeme olarak kabul edilmektedir:
Bunlara ek olarak, KTK'nın 110/2. maddesi uyarınca, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde de dava açılabilmektedir. Dolayısıyla davacı, kendisine en uygun ve yakın mahkemeyi seçebilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.2020 tarihli kararında da belirtildiği gibi, haksız fiilden doğan davalarda zarar göreni koruma amacıyla özel bir düzenleme yapılmıştır. Hak sahibinin yer bakımından yetkili mahkeme hususunda seçimlik hakkı söz konusudur.
Ölümlü ve Yaralamalı Trafik Kazası Tazminatı davalarında görevli mahkeme konusu, davanın kimlere karşı açıldığına göre farklılık göstermektedir.
HMK'nın 2/1 maddesine göre, trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Ancak bazı istisnai durumlar vardır:
Trafik kazası tazminatı davalarında, araç sürücüsü, sahibi, işleteni ile sigorta şirketine karşı dava aynı anda açılacaksa, usul ekonomisi açısından davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir. Mahkeme görev konusunda kamu düzeni gereği her aşamada kendiliğinden inceleme yapmatadır. Görevli değil ise dosyayı ilgili mahkemeye göndermektedir. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun özel yasa olması ve ölüm ile bedensel zarar davalarının ticari nitelik taşımaması nedeniyle bazı hukukçular tüm trafik kazası tazminat davalarının Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle, doğru yetki ve görev tespiti davanın sağlıklı ve hızlı sonuçlanması için kritiktir. Yanlış mahkeme seçimi süreci uzatabilmekte ve zaman kaybına yol açabilmektedir.
Kaza sonrası ortaya çıkan kayıpların karşılanması, trafik kazası tazminatı davasının temel amacıdır. Trafik kazaları sonucu oluşan zararlar, kazanın türüne göre değişiklik göstermektedir. Bu zararların tamamı Türk hukuk sistemi çerçevesinde tazminata konu edilebilmektedir. Karayolları Trafik Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu, hangi zararların tazmin edilebileceğini açıkça düzenlemiştir.
Trafik kazalarında tazminata konu olabilecek zararlar, kazanın sonucuna göre üç ana başlık altında incelenebilmektedir. Ölümlü kazalar, yaralanmalı kazalar ve maddi hasarlı kazalar.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre, destekten yoksun kalma tazminatı (maddi tazminat) kusurlu aracın trafik sigortasından karşılanmaktadır. Çarpan araç belli değil ise, bu tazminat için Güvence Hesabına başvurulabilmektedir.
Bu kapsamda talep edilebilecek başlıca zararlar aşağıdaki gibidir:
Özellikle belirtmek gerekir ki, yaralanmalı trafik kazalarında sakat kalan kişiler, eski sağlıklarına sahip olsalardı gelecekte kazanmaları muhtemel olan gelirleri de tazminat kapsamında talep edebilirler. Bu tip zararlar "muhtemel zararlar" olarak adlandırılmaktadır.
Konu olabilecek zarar kalemleri şöyledir:
Araç değer kaybı, bir trafik kazası sonucunda aracın tamiri mümkün olsa dahi, ikinci el piyasa değerinde meydana gelen düşüşü ifade etmektedir. Araç tamir edilse bile, kaza geçirmiş olması nedeniyle piyasa değeri düşmektedir. Bu kayıp, kazaya sebep olan tarafça tazmin edilmesi gereken bir zarardır.
Bununla birlikte, trafik kazası nedeniyle araç tamir edilirken alternatif bir araç kiralanması gerekebilmektedir. Bu durumda oluşan araç kiralama masrafları da "araç mahrumiyet bedeli" adı altında tazminata konu edilebilmektedir.
Ayrıca, suç nedeniyle uğranan maddi zararlar (tedavi masrafları, çalışamama nedeniyle uğranan kayıplar gibi) ve manevi zararlar, hukuk mahkemelerinde açılacak tazminat davası ile failden talep edilebilmektedir.
Ölümlü trafik kazaları sonucunda açılan tazminat davalarında, Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi kapsamında üç temel zarar türü talep edilebilmektedir.
Ölen kişinin yakınları, yaşadıkları acı ve ızdırabı gerekçe göstererek manevi tazminat talebinde bulunabilmektedir. Bu tazminat, yaşanan psikolojik zararın bir nebze telafisi amacıyla verilmektedir. Miktarı kazanın vahameti, tarafların mali durumu, kusur oranı gibi faktörlere göre belirlenmektedir. Manevi tazminat taleplerinde zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.
Ölenin yakınları, cenaze giderleri ve defin masraflarını tazminat olarak talep edebilirler. Ayrıca, ölüm hemen gerçekleşmemişse, kaza ile ölüm arasında geçen sürede yapılan tedavi giderleri de tazminat kapsamında değerlendirilmektedir. Kaza mağdurunun olay yerinde can vermeyip hastaneye kaldırılması, bir süre tedavi edilmesi ve tedavi süreci devam ederken hayatını kaybetmesi durumunda, ölüm olayının gerçekleştiği ana kadar geçen sürede gerçekleştirilen tüm tedavi masrafları karşı taraftan talep edilebilmektedir.
Ölen kişinin geçimini sağladığı yakınları için ödenmektedir. En kapsamlı maddi tazminat kalemidir. Destekten yoksun kalanlar genellikle eş ve çocuklardır. Bununla birlikte, ölenin hayatında destek verdiğini ispatlayan diğer yakınlar da bu tazminattan yararlanabilmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında şu faktörler dikkate alınmaktadır:
Ölümlü trafik kazalarında, ölene ait bir malda zarar oluşmuşsa, bu zarar ölenin mirasçıları tarafından ayrıca talep edilebilmektedir. Ancak sadece destekten yararlanan kişiler bu tür maddi zararlar için talepte bulunamaz. Destekten yoksun kalma tazminatı, kusurlu aracın zorunlu trafik sigortasından karşılanmaktadır. Sigortalı araç belirlenemediğinde veya sigorta şirketi iflas ettiğinde ise Güvence Hesabı devreye girmektedir. Tazminat davası, kusurlu sürücüye, araç sahibine, işletene veya sigorta şirketine karşı açılabilmektedir. Bu süreçte, zararların doğru hesaplanması, sürelerin kaçırılmaması ve belgelerin eksiksiz sunulması için özellikle destekten yoksun kalma tazminatında uzman bir avukattan hukuki destek alınması, hak kayıplarının önüne geçmek açısından kritik öneme sahiptir.
Kazalarda hak edilen trafik kazası tazminatı miktarı, belirli faktörlere dayalı matematiksel formüllerle belirlenmektedir. Bu hesaplama, kazanın türüne, meydana gelen hasarın boyutuna ve birçok değişkene bağlı karmaşık bir süreçtir. Hesaplama yapılırken dört temel unsur dikkate alınır: maluliyet oranı, kusur oranı, yaş ve gelir durumu.
Kazada yaralanan kişinin kalıcı sakatlık oranını ifade etmektedir. Tam teşekküllü hastaneden alınan sağlık kurulu raporu ile belirlenmektedir. Tazminat miktarını doğrudan etkilemektedir. Örneğin, %30 sakatlık oranı, hesaplanan tazminatın %30'unun alınacağı anlamına gelmektedir.
Tazminat miktarını etkileyen bir diğer önemli faktördür. Kaza tespit tutanağı ve gerektiğinde bilirkişi raporları ile belirlenmektedir. Karşı tarafın kusur oranı kadar tazminat talep edilebilmektedir. Hesaplamada kişinin kendi kusur oranı düşülerek işlem yapılmaktadır.
Tazminat hesabında yaş, iki açıdan değerlendirilmektedir. Kişinin 65 yaşına kadar olan aktif çalışma dönemi ve 65 yaş sonrası pasif çalışma dönemi. TRH-2010 yaşam tablosuna göre kişinin bakiye ömrü hesaplanarak tazminat belirlenmektedir.
Aktif dönem tazminatının temelini oluşturmaktadır. Kişi herhangi bir işte çalışıyorsa, son aldığı brüt ücret üzerinden hesaplama yapılmaktadır. Çalışmıyor veya çalıştığını ispat edemiyorsa, hesaplama asgari ücret üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Yaralamalı Trafik Kazası Tazminatı hesaplamasını bir örnekle açıklamak gerekirse: 30 yaşında, aylık net geliri otuz bin TL olan ve kazada %50 maluliyet yaşayan bir kişinin, kazadaki kusur oranının %20 olduğunu varsayalım. Hesaplama şu şekilde yapılmatadır:
Ölümlü trafik kazası tazminat hesaplamalarında, güncel Yargıtay kararlarına göre TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu esas alınmaktadır. Hesaplamalar, işlemiş ve işleyecek dönem olarak ikiye ayrılmaktadır. Hesaplamalarda ölenin geliri, bakiye ömrü, kusur oranı, destek payları ve destek süresi gibi kriterler dikkate alınmaktadır. Ayrıca iskontolama nedeniyle yaklaşık %25 indirim uygulanabilmektedir. Sigorta şirketleri poliçe limiti kadar ödeme yapmaktadır. Bu sınırı aşan zararlar için kusurlu tarafa dava açılabilmektedir. Eğer olay bir iş kazası niteliği taşıyorsa, iş kazası geliri tazminattan mahsup edilmektedir. Doğru bir tazminat hesabı için tüm belgelerin (kaza tespit tutanağı, doktor raporları, tedavi giderleri, gelir belgeleri, tanık beyanları) eksiksiz şekilde toplanması şarttır.
Sonuç olarak, trafik kazası tazminatı hesaplaması karmaşık bir süreçtir. Bununla birlikte, temel formül ve faktörlerin bilinmesi, kazada mağdur olanların haklarını koruma açısından önemlidir. Hesaplamanın doğru yapılabilmesi için konusunda uzman bir hukukçudan destek alınması önerilmektedir.
Kazaya sebep olan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, belirlenen teminat limitleri dahilinde tazminat ödemekle yükümlüdür. Teminat limiti aşıldığında veya manevi tazminat talep edildiğinde, kusurlu sürücü, araç sahibi ve işleten kişilere dava açılabilmektedir. Araç belirlenemezse ya da sigorta şirketi iflas etmişse, Güvence Hesabı devreye girmektedir. Ayrıca zarar gören, Karayolları Trafik Kanunu madde 97’ye dayanarak doğrudan sigorta şirketine dava açabilmektedir.
Olası trafik kazalarında karşı taraftaki araçlara ya da şahıslara verilen zararları güvence altına almaktadır. Sigorta kapsamında maddi hasarlar, bedeni yaralanmalar, sakatlık tazminatı, ölüm tazminatı ve cenaze masrafları karşılanmaktadır.